Hayatın döngüsü bu olsa gerek. En sevdiğiniz elinizden kayıp giderken mutlaka başka bir şey sizi hayata tekrar en baştan bağlıyor. Düşününce tüm yaşananları; mutluluğun arkası hüzün, hüznün arkası mutluluk.. Bu döngü devam ediyor; belki de hayatın kuralı budur. Kalıcı hüzün olmadığı gibi kalıcı mutluluk da olmasa gerek.
Her aklınıza geldiğinde sizi içten acıtan kişiler, olaylar, anlar mutlaka vardır. Zamanla bu acıtmalar yerini burukluğa bırakıyor. Burukluklar zamanla daha az hissediliyor. Hayatta her şey geçiyor. Bazıları geçerken derin izler bırakırken bazıları arkasına bile bakmıyor. Düşünüyorum da belki de zihinlerimiz bu izleri büyütüyor; belki de en çok bizler kendi kendimizi üzüyoruz.
İnsanoğlu kendisini ayakta tutmayı başarabilmeli. Kendi isteğiyle çekip gidenin ardından kaybetmemeli kendini anılarda. Hayatını hüzne çevirmemeli. Başlamalı bir yerden. Belki bir kitaptan ; belki bir şehirden ;belki minik bir bebeğin gülüşünden. Acı çektiren gerçekten sizi, onu sevdiğiniz kadar sevseydi bu acıyı çekmezdiniz. Kendinden geçercesine yaşanılan sevgi; sizi mutlu etmiyorsa bu sevgiyi yaşamanın anlamı ne? Sevgi mutlu olmak için değil mi, sevgi huzur için değil mi, sevgi güzel bir beraberlik için değil mi? Tüm bunlara sahip olmayan bir sevginin bekçisi olmak neden?
Değerli olmayı hak eden kişilere değer biçtiğiniz, sizi değersiz kılan sevgilerden uzak olmayı becerebildiğiniz, sevgi dolu günler diliyorum.